2017'de İz Bırakan Kitaplar




201ılı kitap okumak açısından hayatımın en verimli yılı oldu. Bu yıla kadar ayda ortalama 3 kitapla seneyi 35 civarında kitapla bitirirdim. 2017'nin başında yine böyle düşünerek 35'i goodreads'te kendimi 'gerçekçi' bir hedef olarak belirlemiştim. Açıkçası hedefin bu kadar üzerine nasıl çıkabildim bilmiyorum. Merak etmeyin bu yazı kendimi övmek için yazılmadı, günlük hayatın telaşesi içinde kaybolan ve çok da popüler olmayan bazı kitapları az da olsa hatırlamak ve yıl boyunca neler yaptığımızı hatırlamak asıl amacım.

2017'de beni en çok etkileyen kitapla başlarsak, cevaplaması zor olacak. Antony Beevor'ın Berlin'in Düşüşü:1945, Mustafa Kutlu'nun Mavi Kuş'u ya da Don Kişot ilk akla gelenler. Ayrıca uzun zamandır okumak istediğim Çalıkuşu ve Gülün Adı romanlarını sonundan okuyabildim ve çok sevdim. Hasan Ali Toptaş'ın Kuşlar Yaşına Gider'i kitabını az daha unutuyordum. Öykü olarak da Haldun Taner'i bu denli geç okumanın pişmanlığını yaşadım ve Mustafa Çifçi'nin Bozkırda Altmışaltı kitabı kesinlikle unutulmayacaklar arasına girdi.

Peki güzel kardeşim hiç mi kötü kitap okumadın diyenler olabilir. Listeye bakınca ilk sıraya Ahmet Ümit'in Beyoğlu'nun En Güzel Abisi rahatlıkla yerleşebilir, ardından Camus'ün Düşüş'ü. Camus'ü okumak gerçekten zor, Mutlu Ölüm'de de çok zorlanmıştım.

Özellikle bahsetmek istediğim kitaplar ise Firas Alkhateeb'in Kayıp İslam Tarihi ve Kemal H. Karpat'ın Osmanlıdan Günümüze Edebiyat ve Toplum



Osmanlı'dan Günümüze Edebiyat ve Toplum



Karpat'ın Türkiye'de kitapları yeniden basılmaya başlandığında ben de bir hevesle okulun kütüphanesine bu kitabını aldırmış ve 50 sayfa okuyup bırakmıştım. Yıllar sonra elime yeniden aldığımda ise en sevdiğim kısım ilk 50 sayfa oldu. Kitabın bölümleri Karpat'ın farklı tarihlerde yayınlanmış makalelerin toplamasıyla oluşturulmuş gibi. Timaş Yayınları, Halil İnalcık'ın Osmanlılar üst başlıklı kitabında da daha belirgin şekilde makaleleri toplayıp kitap haline getirmişti. İnceleme-Araştırma kitaplarını alırken kitabın bölümlerine bakmanızı şiddetle öneririm,  beklentinizden çok farklı bir kitapla karşılaşma ihtimalini azaltmak için.




Karpat kitabında edebiyata olan ilgisinin nasıl başladığından ve özellikle romana olan bakış açısı üzerinde duruyor. Roman türünün modernleşme, sanayileşme ve orta sınıfla vb. olan ilişkisi edebiyatta bilinen en önemli tezlerden. Karpat ayrıca öykünün ülkemizde neden romandan daha iyi örnekler verdiğini de çok güzel açıklıyor, ben de her zaman bu fikirdeyim. Romanın özellikle cumhuriyetin kuruluşundan beri ideolojik bir araç olmasından da dolayı orta sınıfı anlatabilmiş, tam anlamıyla yerli bir roman daha yazılamadı. 1950'lerden itibaren üç Kemal'in (Kemal Tahir, Yaşar Kemal ve Orhan Kemal) sayesinde Türk Romanı seviye atlamıştır. Karpat'ın üçü hakkındaki yorumu ise muhteşemdir.




Keşke Karpat bu kitabın devamı şeklinde başka bir kitap daha yayınlasaydı, Karpat'ın uzmanlığı Osmanlı Tarihi üzerinde ama Türk Edebiyatı'na karşı özel bir ilgisi olduğu kesin. Kitaptaki Ömer Seyfettin, Ahmet Mithat Efendi bölümleri de oldukça akıcı. Elinize bir kalem almadan okumanın zor olduğu bir kitap. Yazıyı da fazla boğmamak için daha fazla fotoğraf paylaşmıyorum.



Kayıp İslam Tarihi 

Alt başlığında Müslüman Medeniyetini Yeniden Keşfetmek olsa da kitabın içeriği pek öyle değil. Kitap dışarından bilim tarihine odaklanmış gibi gözükse de ana hatlarıyla bir İslam Tarihi kitabı. Kitap on bir bölümden oluşuyor ve beşinci bölüm Entellektüel Altın Çağlar Müslüman bilim adamlarının yaptığı katkıları genel hatlarıyla anlatıyor. Okumadan önce bunu göz ardı etmemek gerekiyor. Ansiklopedilik bir konuyu 270 sayfaya sığdırabilmiş ve rahatlıkla hatırlayabileceğimiz notlar paylaşmış olması kitabın en başarılı olduğu noktalar.

arıda belirttiğimiz gibi Firas Alkhateeb İslam Tarihi'nin bir özetini geçmiş. Popüler bir kitap hale gelmesindeki sebep de muhtemelen okunması oldukça kolay ve zevkli bir kitap olması. Özellikle Endülüs'ün yükselişini ve düşüşünü anlattığı bölümler en güzelleri. Sadece yedinci bölümde değil, diğer bölümlerde de Endülüs'ten sık sık bahsediliyor. Okurken hüzünlenmemek elde değildi.





Kitap İslam'ın doğuşu ve yayılışıyla başlarken Emevi ve Abbasi hanedanlarına odaklanıyor. Entellektüel Altın Çağlar isimli beşinci bölümde ise Müslüman bilim adamlarının medeniyete yaptığı katkıları çok kabaca özet geçiyor. Matematik, astronomi, fizik, coğrafya, fıkıh gibi alanlarda yapılan önemli gelişmeler sıralanıyor. Bu çağdan bahsedilirken konu ister istemez Moğollar'a geliyor ve Beytü'l Hikme'nin (Hikmet Yurdu) yakılıp yıkılmasına ve binlerce insanın öldürülmesine geliyor. Bağdat'ın yıkılmasında Hülagü zamanında artan Hristiyan ve Budist etkilerini ilk defa okuyanlar için sürpriz olabilir.






Endülüs Emevi Devleti'nin düşüşünü okumak ise kitabın en güzel ve hüzünlü bölümü olabilir. Belki herkesin bildiği bir gerçek fakat 1492'de Endülüs resmen ortadan kalksa da bölgede hala önemli bir Müslüman nüfus vardı. Müslümanları baskı altına alan İspanya kralları öncede müslümanlara bazı yasaklar getirmiş, sonrasında ise bütün islami faaliyetleri yasaklamışlardır. Din değiştiren ve gizliden ibadetlerine devam eden müslümanlar (morisko da denir)  en sonunda 1614'te ülkeden kovulmuşlardır. Endülüs'ün yıkılışında her zaman geçerli olabilecek ibretler var. Özellikle son 200 yıl içerisinde Endülüs Devleti'nde fazlasıyla taht kavgası olmuş ve yönetim bölünmüştür. Bu iç karışıklıklarda İspanyol krallardan bile medet umulmuş ve kaçınılmaz son bağıra bağıra gelmiştir. İlginçtir ki Emevi'lerin de Fransa sınırlarına kadar ilerlemesinde yine o dönem İberya yarımadasında yaşanan iç kargaşaların büyük etkisi olmuştur.


Alkhateeb kitapta küçük kutucuklarla akılda kalıcı birçok bilgiyi de güzel bir şekilde sunmayı ihmal etmiyor. Kitabın aynı isimli (lostislamichistory.com) bir internet sitesi de var ve içeriğine pek bakamasam da orijinal içeriklere sahip bir siteye benziyor. Tekrar etmek gerekirse bu kitabı sadece müslüman bilim adamları kitabı olarak düşünmemek lazım, benim okumadan önce kafamda öyle bir algı vardı.


Bunların yanında, Berlin'in Düşüşü'nden de özellikle isterim. Aslında Beevor'ın YKY'nin nedense ikinci baskısını yapmadığı Stalingrad kitabını istiyordum, madem onu alamadık diyerekten savaşın son yılını anlattığı kitabını alayım demiştim. Böylesine iyi çıkacağını hiç düşünmemiştim açıkçası. Genel olarak Almanya'nın savaşı kaybedişi ve son bir yıllık döneme odaklanmış. Bu dönem içinde de Doğu Cephesi'ni, Sovyetlerin ilerleyişi kitabın önemli bir kısmını oluşturuyor. Yenilgi kesinleştiğinde ve bütün acımasızlığıyla üzerlerine gelirken bile hala bazı Almanların Hitler'in gizli silahlarını ortaya çıkaracağına ve kendilerini kurtaracağına inanması gerçekten ilginç. Diğer yandan Rus askerlerin Alman topraklarında yaptığı toplu tecavüzlerin ve katliamların da Nazilerin katliamlarının gölgesinde kalması da tarihi galip devletlerin yazdığını bir kez daha net bir şekilde gösteriyor. Özetle Beevor'ın bu kitabını da mutlaka okuyun derim, elinde Stalingrad varsa takas da edebiliriz.

Maalesef ki yıl boyunca severek okuduğum kitapların hepsinden bahsedemeyeceğim. Zaten amacım da biraz kıyıda köşede kalmış güzel kitapları hatırlatabilmek. 2018 boyunca çok sık olmasa da bu güzel kitapları okuduktan hemen sonra yazı yazmak dileğiyle.





Yorumlar

Popüler Yayınlar